Kalecileri değişsek, farklı kazanırdık!...

Kalecileri değişsek, farklı kazanırdık!...
Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında çok uzun süre konuşulacak, çok tartışılacak tarihi bir seçimi geride bıraktık.
İlk kez iki adaylı bir seçim yaşadık.
İlk kez bu denli tartışılır ittifaklarla seçim yaptık.
Bir çok ilki yaşadığımız bu tarihi seçimlerin yorumunu bazı liderler de, bir çok yorumcu da futbol benzetmesi ile yaptı.
28 Mayıs gecesi çıkan sonuçlar ve değerlendirmeler de aslında bize bayağı bayağı futbol maçlarından izler verdi.
Mesela asla şaşmaz, iddialı hazırlanılan ve büyük büyük laflar edilen bir kritik maç sonrası elde edilen mağlubiyet, hakem kararlarına, kaçan gollere, yapılan hatalara bağlanır.
Kural hatası vardı…
Kendi kalemize atığımız gol olmasa..
Penaltımızı vermedi, penaltı kaçtı…
Savunmada ki o hata olmasa…
Mazeretler, bir çoğu da haklı gerekçelere dayalı kendini haklı bulma çabaları hiç bitmez.
Öyle ki bazen mağlup takımı daha güçlü gördüğünüz zamanlar bile olur.
Bu da hiç şaşmaz bir futbol klasiğidir, iyi oynadığınız, güçlü takıma kök söktürdüğünüz ve kazanmaya en yakın olduğunuz maçta, sizin kaleciniz hatalı oynamış, üzerine bir de hatalı gol yemiştir, rakip takımın kalecisi ise panter kesilmiş, inanılmaz toplar çıkartmıştır, genel yorum şu olur, “kalecileri değişsek, farklı kazanırdık”
Bu öyle taraftarın tribünde ki söylemi, kahvede dönen geyik değildir, bazı gazeteler bile manşet atar, “kalecileri değişsek, farklı kazanırdık”
Tabi kimse bilemez, şayet maçın bir yerinde siz öne geçseniz, rakip takım nasıl hamleler yapıp maçı nasıl çevirecekti, yada bilinmez belki çeviremeyecekti.
Ama bu “kalecileri değişsek, farklı kazanırdık” söylemi, Millet İttifakı’nın teselli cümlesi olabilir, onlar da, “liderleri değişmiş olsak, farklı kazanırdık” diyebilir, ciddi ciddi bu söyleme tutunabilirler…
Günün sonunda, iki ayaklı bir maç oynadık ve maç bitti, kazananı tebrik etmek, erdemli olandır.
Kural hatası yapıldı, hakem adil değildi, kendi kalemize attığımız gol, kaçan penaltı, bunların artık bir önemi yok.
Yurt dışı oyları, çalındı, gözden kaçtı, mülteci etkisi, şu-bu bunlarda artık önemsiz.
Maç bitti.
Siyasi tercihini yapmış bir yurttaşın, tercih ettiği partinin iktidar olması; sevinç gösterilerine, kurşun atmalara, halay çekmelere, korna çalmalara ne diye sebep olur bunu da anlamış değilim, yada tam aksi; tercih ettiği partinin kaybetmiş olmasından dolayı karalar bağlayıp, hayata küsecek kadar üzülmelere neden gerek duyulur ki…
Sonuçta Ülkeye hizmet etmeye talip iki aday yarıştı, birbirlerine de yakın oylar aldı, sevineceğimiz şeyler yapılacak hizmetler yada yapılmayan hatalar olmalıdır. (siyasetten nemalanan küçük grupları saymıyorum, onları gayet iyi anlıyorum)
İki ayaklı bir maç oynandı ve maç bitti, kazananı zorlu bir hizmet dönemi bekliyor, bizlere ise bugünün ekonomik koşullarına yenik düşmemek adına daha çok çalışmak, daha çok üretmek düşüyor, herkes işine gücüne baksın, işini gücünü düşünsün, seçim bitti ve bitirmek de zorundayız, çünkü bizi bekleyen zorlu bir yaşam mücadelesi var.