Bazı aşklar intihar ile biter, İSTANBUL…


31 Mart seçimlerinden sonra bu başlığı atmıştım.
İstanbul seçimlerinin iptal edilmesi, bazı aşkların intihar ile biteceği ironisini getirmişti aklıma.
İstanbul bizim için bir aşk hikayesi diyorlardı. Hikaye dün bitti…
Her ayrılığın bir günahı, bir suçlusu, telafi edilemeyecek bir hikayesi vardır.
‘Biz İstanbul’a ihanet ettik’ itirafı geldi aklıma, şehirler de affetmez ihanetleri, tıpkı insanlar gibi…
İstanbul seçmeni güçlüyü değil, haklı olanı seçti.
Bağırıp çağıranları değil, nezaketli ve hoşgörülü olanı...
İstanbul halkı, seçimlerin yenilenme gerekçelerini inandırıcı bulmadı. İlçelerin değil de sadece Büyükşehir belediyesi seçimini ise hiç inandırıcı bulmadı.
31 Mart’ta 39 ilçenin 24’ünü Cumhur İtitfakı, 15’ini Millet İttifakı kazanmıştı.
23 Haziran’da 39 ilçenin 28’inde Millet İttifakı önde çıktı.
Bu ne demek biliyor musunuz? Eğer ilçe belediye seçimleri de yapılsaydı, CHP bugün 14 belediye daha kazanmış olacaktı.
Cumhur ittifakının elinden Bahçelievler, Bayrampaşa, Beykoz, Beyoğlu, Çatalca, Çekmeköy, Eyüp, Fatih, Sancaktepe, Silivri, Şile, Tuzla, Üsküdar ve Zeytinburnu belediyeleri de gitmiş olacaktı.

İstanbul seçmeni, seçimlerin yenilenme gerekçelerine inanmadı dedik ya, inanmadığı çok şey vardı.
En önemlisi, ‘yandaş medya’ diye adlandırılan ve gazetecilikle alakası olmayan grup.
Hükümetten beslenen ve adeta yağcılığını yapan bu isimler, iftira ve karalama dolu haberleriyle seçmenin büyük tepkisini çektiler.
Nagehan Alçı, Turgay Güler, Erkan Tan ve buraya sığdıramayacağımız bir çok isim insanların yüzüne baka baka yalan söylediler, toplumu gerdiler, kin ve karalama kampanyası yürüttüler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim boyunca kullandığı üslup, yenilginin en önemli sebebiydi bence. Çok sert ve öfke dolu, adeta bağırırcasına kurduğu cümleler ters tepti. Eskiden kabul etmek gerekir ki bu üslup en büyük avantajıydı, artık insanlar bağıranı değil, tebessüm edeni, öfkeli olanı değil hoşgörülü olanı seviyor.
Seçime birkaç gün kala ortaya çıkan İmralı mektubu ise cenazenin üstüne atılan son topraktı bence.
Terörist başı Öcalan’ın mektubunu devletin resmi televizyonlarında okutmak, üstüne üstlük yorum yapmak skandaldır.
Gebze’den bir Ak Partili eski ilçe başkanı mesaj yazmıştı bana, “Dağdakiler de CHP’ye oy istediğinde niye sessizdiniz?” diye…
İster dağda, ister hapiste olsun, bu ülkede ne zamandan beri teröristlerin açıklamalarına itibar ediliyor?
Bir teröristin gizli tanıklığı ile bu ülkenin Türk subaylarına Ergenekon ve Balyoz kumpasları kurulmadı mı?
Kırmızı bültenle aranan bu şahıs, nasıl oluyor da devletin televizyonunda konuşabiliyordu?
Halk bunları da gördü elbette…
Cübbeli Ahmet diye bilinen kişinin seçim öncesi, “Fıkıh heyeti ile görüştüm, fıkıh ile fetva veriyorum. Binali Yıldırım kaybederse, bu işin ahireti var, Allah'ın huzurunda hesaba çekileceğiz” deyip İstanbul seçimlerini haram ve günahla eş değer tutması da tepki çekti.
Dini siyasete alet etme ve kullanma dönemi de artık geride kaldı..
31 Mart’ta seçilen Ekrem İmamoğlu mazbatayı alır almaz tüm Türkiye’nin gözü önünde insanlara umut olmuştu.
İşçiler patlıcan, müdürler antrikot yerken, “Herkes aynı yemeği yiyecek” diyerek eşitlik mesajı vermişti.
Bu seçimde kaşlarını çatarak öfke saçan, kızıp bağıran, ‘görüşeceğiz, bu iş daha bitmedi’ tavırlarıyla kavga mesajları verenler kaybetti.
Alçak gönüllü, yüzü gülen, kırıp dökmeden uzlaşmacı tavırlar sergileyen, eşitlikçi ve şeffaf olanlar kazandı.
Aynı zarftaki 4 oy pusulasında sadece Büyükşehir oylarının değiştirilip, diğerlerine hiç dokunulmadığını söyleyenler kaybetti…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yıllardır sabırla ve zorluklarla büyüttüğü, içine adalet, özgürlük ve eşitlik aşıladığı bambu ağacı boy vermeye başladı. (Bambu ağacının hikayesini lütfen okuyun)
İYİ Parti Genel başkanı Meral Akşener’in gerçek bir Milliyetçilik ruhuyla memlekete sahip çıkma ve her zorluğa göğüs germe kararlılığı kazanmış, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin sırrına akıl erdirilemeyen ve insanlarda artık alay konusu olan tutarsız siyaseti kaybetmiştir.

ÖZETLE; İnsanlar artık kavga-gürültü istemiyor.
Yandaş gazeteciler aracılığıyla insanların karalanmasını ve iftira atılmasından nefret ediyor.
Beka deyip, ülkenin terör sorununun siyasete alet edilmesini istemiyor.
Dinin siyasete alet edilmesini hiç istemiyor.
Umarım bundan ders çıkarılır.
Çünkü İstanbul demek, Türkiye demektir…